1990larla birlikte ortak yapımların artışıyla filmler giderek aynı anda birçok ülkenin ürünü olmaya başlamışlardır. Bugün bu durum yaygın bir uygulama haline gelmişolsa da filmlerde kullanılan temsil stratejileri bakımından tartışılabilecek birçok konuyu da beraberinde getirmektedir. Türkiye kökenli yönetmen Deniz Gamze Ergüven’in ilk filmi Mustang(2015), Türkiye kırsalında tutucu büyükanneleri ve dayıları ile yaşayan beşkız kardeşin karşılaştığı baskı ve direnişlerini konu edinmiştir. Bir Fransa, Almanya, Türkiye ve Katar ortak yapımı olan Mustang, Fransa’da yakaladığı gişe başarısının yanında dört César’la ödüllendirilmiş; Fransa’nın 2015 Oscar adayı olmuştur. Filme getirilen temel eleştiriler arasında gerçeklikten uzak tasvirler, konuya yüzeysel yaklaşım, oryantalizm ve genç bedenlerin teşhiri yer almaktadır. Filmlerde nelerin, nasıl temsil edildiği, sanat eserinin üreticisine ait yorumlama ile kullanılan klişeler ve ortaya çıkan söylem gibi tartışmalar yıllardır farklı biçimlerde sürmektedir. Bu tartışmalara eserin üretildiği ve temsilini kurmayı amaçladığı dönem, kültür ve toplumsal yapılar da eklendiğinde denklemin bileşenleri artar. Mustang, karşımıza ele aldığı konuyu küreselleştirmeye çalışırken yerelleştiren; bunu da ‘kırsaldaki genç kadınların’ temsiline yabancı kalan bir bakışla gerçekleştiren bir film olarak çıkmaktadır. Çalışmada, film özelinde hem sinemanın temsil kurma stratejilerinin ‘nasıl temsillerle’ ‘etnikleştirme’ye yol açabileceği hem de ‘kime ait (yerel/küresel) temsiller kurulduğu’ sorularının tartışılması amaçlanmaktadır.
CITATION STYLE
CERRAHOĞLU, Z. (2019). Sinemada Temsil Kurmak: Mustang (2015) Filmi Üzerine Bir İnceleme. SineFilozofi, 518–535. https://doi.org/10.31122/sinefilozofi.515253
Mendeley helps you to discover research relevant for your work.