ÖZET Amaç: Bu çalışmada, annenin tek başına yaşadığı bir sağlık sorunu olmayıp toplumu ilgilendiren postpartum depresyona etki eden faktörleri araştırarak risk altındaki kadınların erken tespitine olanak sağlamak amaçlandı. Gereç ve Yöntem: Ocak 2015- Ocak 2020 tarihleri arasında İstanbul’da Avrupa yakasında bir vakıf üniversitesi hastanesinin psikiyatri kliniğine başvurmuş tüm kadınlar vaka-kontrol tipinde analitik bir çalışma olarak planlanan bu çalışmanın evrenini oluşturdu. Psikiyatri Kliniği tarafından konulmuş “Postpartum Depresyon (PPD)” tanısı olan kadınlar vaka grubu olarak belirlendi. Hastane tıbbi kayıtlarına ve beyana göre PPD tanısı olmayan kadınlar kontrol grubu olarak belirlendi. Kontrol grubu, vaka grubundaki kadın sayısının 2 katı (108 kişi) ve vaka grubundaki kadınların yaşı ile vaka grubundaki kadınların PPD tanısı aldıkları çocuk sırasına benzer olacak şekilde evrenden seçilmiştir. Vaka ve kontrol grubu yaş ve çocuk sırasına göre eşleştirilmiştir. Postpartum depresyona etki eden faktörleri saptayabilmek için telefon görüşmesi yoluyla kişilere literatür taranarak hazırlanan anket soruları yöneltildi. Bezmialem Vakıf Üniversitesi Girişimsel Olmayan Klinik Araştırmalar Etik Kurulu’ndan izin alındı. Verilerin değerlendirilmesinde Ki-kare testi, Mann Whitney U testi ve binary lojistik regresyon analizi uygulandı. Bulgular: Çalışmamızda vaka grubundaki kadınların yaş ortalaması 41,9 ± 9,8 yıl, kontrol grubundaki kadınların yaş ortalaması 41,9 ± 9,7 yıl idi. Kadınların eğitim durumu, mesleği, geliri, sigara kullanma alışkanlığı, gebelikten önce depresyon öyküsü ve eşlerin eğitim durumuna bağlı olarak vaka-kontrol grupları arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulunmamıştır. Ailede ruhsal destek alanların varlığı ile PPD arasında ise anlamlı bir fark bulunmuştur (p=0,035). Bebeği preterm doğan, sezaryen doğum yapan, gebeliğinde ve doğumda sağlık sorunu yaşayan, doğum sonrası bebeği sağlık sorunu yaşamış olan, emzirmemiş olan, bebeğine bakım verirken birinden destek alan, gebeliğinde evlilik memnuniyeti düşük olan, bebeğinin cinsiyeti sebebiyle üzüntü yaşayan annede PPD görülme oranı istatistiksel olarak anlamlı bir şekilde daha yüksek bulunmuştur. Lojistik regresyon analizi ile PPD’a etki eden faktörler değerlendirildiğinde doğum zamanı, doğum şekli, gebelik ve doğumda sorun yaşama, bebeğin sağlık sorunu yaşaması ve gebelikte evlilik memnuniyetinin PPD yaşama ihtimalini etkilemediği bulunmuştur. PPD yaşama ihtimalini, ailede depresyon öyküsü başta olmak üzere ruhsal destek alan kişilerin bulunmasının 2,9 kat, bebeğin cinsiyeti sebebiyle üzüntü duymanın 18,2 kat arttırdığı ve emzirmenin 10,0 kat, bebek bakımında destek görmenin 5,0 kat bu ihtimali azalttığı görüldü. Sonuç: Ailesinde ruhsal destek alan birileri olması, bebeğinin cinsiyetinden memnun olmaması, bebeğini emzirmede sorun yaşaması, bebek bakımında çevresinden destek almaması gibi risk faktörlerine sahip kadınlar, gebelik ve lohusalık dönemlerinde sağlık kuruluşlarına başvurularında tespit edilerek PPD yaşamaları önlenebilir. Bu nedenle sağlık çalışanlarının PPD’nin risk faktörleri hakkında bilgisi önemlidir.
CITATION STYLE
Nazlı TÜRKOĞLU, S., YAPALAK, A. N. B., ACAR, C., & ÖZYILDIRIM, B. (2022). Postpartum Depresyon Gelişiminde Psikososyal Faktörler; Bir Vaka Kontrol Çalışması. Hippocrates Medical Journal, cilt 2-2(cilt 2-2), 14–23. https://doi.org/10.29228/hmj.15
Mendeley helps you to discover research relevant for your work.